ŞEKER-İŞ’TEN DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ PROGRAMI
Şeker-İş Sendikasına üye kadın işçiler Antalya Grand Şeker Otelde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Eğitim Seminerinde buluştu. Programın açılış konuşmasını yapan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök; Kadının her şeyden önce bir anne, bir insan, işyerinde bir çalışan, toplumda saygın bir yeri olan, toplumsal birlik ve dirlik için hayati bir rolü olduğu unutulmaması gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti;
‘‘Kadın-Erkek eşitliği konusunda yasal açıdan herhangi bir ayrım olmamasına, aksine pozitif ayrımcılık yapılmasına rağmen, toplumun kadına yüklediği rol gereği aile yaşamındaki sorumlulukları da ağırdır.
Peki, biz kadın deyince neyi anlamalıyız?
Ya da toplumumuzda kadın deyince ne anlaşılıyor?
Kadın…
Uykusuz gecelerde beşik sallayan bir anne, çocuğunu bin bir zahmetle yedirip, içirip, giydiren ve büyüten ebeveyn mi?
Yoksa
Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı?
Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi?
Ya da,
Dinmeyen şiddetin, verilmeyen değerin, eksilmeyen istismar ve cinayetlerin bir unsuru mu?
Bir gerçek var ki hangi tanımı yaparsak yapalım vefakâr kadınların gönülleri yangın yeri olmuş, yılmış, yıkılmıştır.
Peki, yıkılanı nasıl onaracağız? Yıkımı nasıl engelleyeceğiz? Düşeni nasıl ayağa kaldıracağız?
Cennet anaların ayağı altındadır diye nitelediğimiz kadınlarla nasıl helalleşeceğiz?
Hz. Mevlana diyor ki: “Gönül yıkmak, Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.”
Bu yıkılan gönlü neyle tamir edeceğiz? Gazi Mustafa Kemal diyor ya; “Şuna inanmak gerekir ki; dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
Evet, öyleyse, kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır…
Yeri gelmiş gönüllerdeki eşsiz yeriyle erdem ve iffet zirvesinden karanlığa mum yakandır. İl Bilge Hatun’a, Hayme Ana’ya baktığınızda bunları görürsünüz. Diyor ya Fuzuli; “Diploma insanın cehlini alsa da; hamurunda varsa eşeklik, baki kalır.” İçinde bulunduğumuz çağ çalışma, üretme, faal olma ve aynı zamanda tüketme çağıdır. Bugünkü dünyada hayat evde değil, dışarıdadır. Bugün 8 Mart kadınlar Günü vesilesiyle gururla ilkini gerçekleştirdiğimiz bu seminer sendikamız açısından büyük önem arz etmektedir. Burada bulunan siz değerli çalışan kadınlarımız arasında ister İzmirli tütün işçisi olsun veya Kayserili, Konyalı şeker işçisi olsun, ister tarım çalışanı olsun, isterse de kamu çalışanı olsun. Hepiniz hayatımızın vazgeçilmez unsurlarısınız. Kadınlarımızın çalışma hayatındaki yeri ve konumlarına kısaca bakacak olursak, Türkiye’de kadınların işgücüne bir başka ifadeyle, kalkınmaya katılımda erkeklere nazaran daha geride olduğu ve yıllar itibariyle kadınların işgücüne katılım oranlarında da sürekli bir düşüşün yaşandığı bilinmektedir.
Kadının istihdama katılmasıyla çift kazananlı hane modeline geçilmesi, şüphesiz kadınların ev içinde daha çok söz sahibi olma imkânını artırırken, hanenin gelir düzeyini de yükseltmektedir. Ancak günümüzde kadınlara yüklenen toplumsal rol gereği sabır, uysallık ve itaatkârlık özellikleri; vasıfsız, düşük ücretli, emek yoğun, dikkat gerektiren ve hünere dayalı işlerde yoğunlaşmalarına sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar şunu göstermektedir: en büyük sıkıntı çalışan kadın için zaman sıkıntısıdır. Çünkü fazla mesai yaptıkları için evlerine, çocuklarına ve onların ihtiyaçlarına yeterli zaman ayıramadıkları, ayrıca yoğun çalışma temposundan dolayı bazılarının ise evlilik ve çocuk planlarını sürekli öteledikleri belirtilmektedir. Emeklerin sömürülmesi, çalışma saatleri dışında ve hafta sonları da çalıştırılarak kadının yıldırılması ve buna karşılık az ücret ödenmesi, fazla mesai dolayısıyla da aşırı yorgunluk en bariz sorunlar arasında gelmektedir. Ve her şeyden önemlisi kadınların sürekli duygu olarak yıprandıkları ve duygusal bir baskı altında kaldıkları gerçeğidir.
Kadının toplum içindeki dezavantajlı konumuna neden olan ayrımcılıkların ortadan kaldırılabilmesi için gerekli önlemleri hem hukuki hem siyasi düzeyde alabilecek karar mekanizmalarının acilen devreye girmesi gerekmektedir. Modern Türkiye toplumsal cinsiyete dayalı ayrımda kadınlığın belirgin olarak yaşandığı ülkelerden biri olmamalıdır. Ancak bugün bu konuda bir takım tedbirler alınsa da kadına şiddet toplumsal yaşantımızın önemli bir beka meselesi haline gelmiştir. Genellemelerin basitliğine ve aldatan tarafına meyletmeden, yapay ve zayıf algılamalara izin vermeden, düşüncelerin katılaşmasına ve hatta tortulaşmasına ortam hazırlamadan kadınlarımızın içinde bulundukları zorlu şartları önümüze alarak bıkmadan ve usanmadan ele almalıyız ve yorum testinden geçirmeliyiz.
Bu önemli günde başta siz değerli çalışan kardeşlerim olmak üzere; yurdumun her köşesindeki kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyor, herkese sağlık, mutluluk, başarı ve ebedi saadetler diliyorum.’’
Eğitim programı süresince katılan kadın işçilere Sendikal bağlılık ve örgütlenme bilincinin yaygınlaştırılması, Kadının çalışma hayatındaki hukuksal hakları ve sendikal mücadeledeki yeri, Kadına yönelik şiddet, cinsiyet eşitliği, mobbing, Sosyal güvenlik ve ilk yardım konularında eğitimler verildi. Eğitim sonunda katılanlara Eğitim Semineri Katılım Sertifikası ve İlk Yardım Eğitimi Sertifikası verildi.
8 Mart programımızda bizzat bulunan Başkent Gazetesi Aysel KANBER'in haberide şöyledir:
Şeker-İş’ten 8 Mart farkındalığı…
Şekerin işçi kadınları 8 Mart’ta Antalya’da sendikalarının konuğu oldu… Onlarca kadın yaşamında ilkleri yaşadı ve gördü sendikası ile birlikte. Tütün işçileri de vardı Şeker-İş’in konukları arasında. Uluslar arası hizmet standartlarına sahip olan Antalya’nın Side’sinde konuşlanmış Grand Şeker Otel, bu kez yabancı konukları ile birlikte şekerin kadın işçilerini ağırladı…
Şeker-İş Sendikası’nın Başkan İsa Gök ile birlikte tüm yöneticileri birebir ilgilendi şekerin, tütünün kadın işçileri ile… Eğitimler verildi, çalışma yaşamında karşılarına çıkacak sorunları nasıl aşacaklarına yönelik. Uzmanlara, kafalarındaki soruları birebir sorma fırsatı buldu şeker işçisi kadınlar… Sendika yönetimlerinde daha fazla yer almaları gerektiğinin bilinciyle, bu durumu sağlamanın koşullarını sorguladılar.
Kimileri ilk kez deniz kenarında oldu, kimileri ilk kez evinin dışında lüks bir otel ortamında hizmet aldı. Kendi ifadelerine göre…
İstanbul’da 8 Mart’ta sesini duyurmaya çalışan kadınlar İstiklal Caddesi’nde biber gazı ve cop ile karşı karışayken, şekerin işçi kadınları değerli olduğunu hissetti Sendikası’nın sunduğu koşullarda. Hediyeler ile karşılandı, iyi hissettiler kendilerini… Haklarını öğrendiler aldıkları eğitimlerle… Sorgulamaları gereken konular hakkında bilgilendiler detaylarıyla.
Şeker-iş Sendikası Başkanı İsa Gök, şeker fabrikalarının özelleştirme sürecini anlatırken, pür dikkat dinledi kadınlar… “Dersimize iyi çalışırsak, bizi yönetenleri ikna ederiz” vurgusunu yaptı Başkan Gök ve NBŞ kotasının yüzde 2,5’e düşürülmesinin bu anlamda kendilerini haklı kıldığının altını çizdi. Sendikalı olmanın, örgütlü olmanın önemini bir kez daha fark etti dinlerken Başkanlarını şekerin ve tütünün kadınları…
Kimileri köşelerinde İstiklal Caddesi’nde 8 Mart’ta sokağa çıkan kadınları rencide etmeye ve aşağılamaya yönelik çabalarını sürdürürken, kimileri siyaset yapma adı altında kadına yönelik psikolojik şiddetini gözünü karartarak meydanlara taşırken, öfke saçarken, 8 Mart gibi bir özel günü Ezan ile karşı karşıya getirerek yeni bir kutuplaşma yaratmaya çalışırken, Şeker-İş Sendikası, yurdun dört bir yanından davet ettiği bünyesindeki kadın işçileri onurlandırıp, yüceltme anlamında farkındalık oluşturdu… Görmek isteyen, duymak isteyen ve de örnek almak isteyenler için bu bilgi…
Aysel KANBER
Başkent Gazetesi Haberi